Giriş yap
Arama
En son konular
Anahtar-kelime
Istatistikler
Toplam 35 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: Dava
Kullanıcılarımız toplam 148 mesaj attılar bunda 118 konu
Kimler hatta?
Toplam 5 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 5 Misafir Yok
Sitede bugüne kadar en çok 73 kişi Ptsi Ekim 21, 2024 2:09 am tarihinde online oldu.
İman ve inanmak
1 sayfadaki 1 sayfası
İman ve inanmak
Müslüman olmayan kimse, kelime-i tevhidin kısa manasına inanınca o anda (müslüman) olur. Ya’ni îmân etmiş olur. Bu kişiye (mü’min) de denir. Îmânını herhangi bir dilde söylemek caizdir [Dürr-i yekta].
İnanmak, bildirilenleri aynen [olduğu gibi] kabul etmek ya’ni doğru olduğundan şüphe etmemek, beğenilmesi ve sevilmesi gerekeni beğenmek ve sevmek, beğenilmemesi ve sevilmemesi gerekeni beğenmemek ve sevmemek, iyi ve güzel olanı iyi ve güzel kabul etmek, kötü ve çirkin olanı da kötü ve çirkin kabul etmek demektir.
Burada bahsedilen (beğenilmesi ve sevilmesi gerekeni beğenmek ve sevmek, beğenilmemesi ve sevilmemesi gerekeni beğenmemek ve sevmemek, iyi ve güzel olanı iyi ve güzel kabul etmek) kısmını biraz açıklayalım:
Mesela, Allahü teala Kur’an-ı kerimde tevbe suresi 30. ayetinde, Yahudilerin Üzeyir aleyhisselam için “Üzeyir Allah’ın oğludur” dediklerini bildiriyor. Şimdi bu ayetin manası sevilip, beğenilip, iyi ve güzeldir denilebilir mi? Bunun gibi ayetler çoktur. Burada dikkat edilmesi gereken bu gibi ayetlerin manasının değil, ayetlerin kendisinin i’cazını ve belagatini beğenmek, sevmek, iyi ve güzel bilmek gerektiğidir. Haber verme şeklinde olan ayet-i kerime ve hadis-i şerifler için durum böyledir.
Kelime-i tevhid (Lâ ilahe illallah Muhammedün resulllah) demektir. Bunun kısa manası şöyledir: (Allahü tealadan başka ilah yoktur, Muhammed “sallallahü aleyhi ve selem” Allahü tealanın resulüdür). Hiçbir sebep yok iken kelime-i tevhidi [ veya manasını herhangi bir dilde ] söylemeyen îmân etmiş olmaz. Çünkü söylemiyenin şüphesi var demektir. Şüphe olan yerde de îmân olmaz. Kalbdeki îmânı dil ile söylemeye mani bulunduğu zaman, söylememek affolur. Meselâ korkutulduğunda, konuşamayacak kadar hasta iken, dilsiz olduğunda, söyleyecek vakit bulamadan ölünce veya söylediğinde başına kötü şeyler geleceği vakit, îmânını söylememek affolur. Anlamadan, taklit ederek inanmak da, îmân olur. Her birini bilmeden, hepsine inandım demek de, îmân olur. Bu durum, hem dar-ül islamda hem de dar-ül harbde aynıdır.
[Bir kâfirin müslüman olabilmesi için kelime-i şehadeti söylemesi ve kısa manasına inanması yeterlidir diyen de olmuştur. Kelime-i şehadet ise şöyledir: ( Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resulühû) Kelime-i şehadetin kısa manası şöyledir: (Ben şehadet ederim ki, [ya’ni görmüş gibi bilir ve söylerim ki] Allahü tealadan başka ilah yoktur. Ve yine şehadet ederim ki, Muhammed “sallallahü aleyhi ve selem” Allahü tealanın kulu ve resulüdür)]
Böylece inanan insan, zerre îmân sahibi olmuş olur. Zira peygamber efendimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurdu:(Lâ ilahe illallah Muhammedün Resûlullah diyerek, kalbinde zerre kadar imanı olan kişi ateşten çıkar) [ Bu hadis-i şerif Buhari, Müslim ve Tirmizi de mevcuttur].
Yeni müslüman olan, bilmese dahi, hemen, Peygamber efendimiz ne bildirdi ise hepsi doğrudur, sevilmesi, beğenilmesi gerekeni sevip beğenirim ve bunda şüphe etmiyorum diye kısaca inanmalıdır. Sonra imkân bulunca, hemen, îmân edilmesi gereken diğer şeyleri öğrenip, bunlara da inanmalıdır. İmkânı varken araştırmayıp öğrenmese tekrar kâfir olur. [Çünkü bunlara ehemmiyet vermemiş, hafife almış olur. Bu ise küfürdür]. Eğer imkânı yoksa imkân buluncaya kadar mazur sayılır. Daha sonra Ehl-i sünnetin dört mezhebinden birinin kitaplarında yazılı olan fıkıh bilgilerini, ya’ni İslam’ın beş şartını, helal ve haram olan şeyleri öğrenmesi ve bunlara inanması gerekir. Bunları öğrenmek ve uymak gerektiğine inanmayan, doğru olduğundan şüphe eden, bunları beğenmeyen, sevmeyen tekrar kâfir olur. O halde îmânın tarifi şöyle olmaktadır:
Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” söylediklerinin hepsini [akla, tecrübeye ve felsefeye uygun olup olmadığına bakmadan] kalbin kabul etmesine, ya’nî inanmasına (îmân) denir. Îmânın tarifinde bulunan her şey, kelime-i tevhidin özünde mevcuttur. Müslüman olmayan kimse, kelime-i tevhidin kısa manasına inanınca, bunlara da inanmış olduğundan müslüman oluyor.
Peygamber efendimiz kelime-i tevhidde bulunan inanılması lazım olan şeyleri bizlere, öz olarak, hadis-i şeriflerinde şöyle bildirdi:
(Âmentü billâhi ve Melâiketihi ve Kütübihi ve Rüsülihi vel-yevmil-âhıri ve bil kaderi, hayrihi ve şerrihi min Allahi teâlâ vel-ba’sü ba’del-mevti hakkun, Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlühû) [ Bu hadis-i şerif Buhari, Müslim ve Tirmizi de mevcuttur].
Türkçe manası şöyledir: (Allahü tealaya, meleklerine, kitablarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kaderin, hayır ve şerrin Allah'tan olduğuna îmân ettim. Öldükten sonra dirilmek haktır [doğrudur]. Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed aleyhisselâmın Allah'ın kulu ve resûlü olduğuna şehâdet ederim).
Peygamber efendimiz hadis-i şerifte inanılacak şeyleri altı [6] genel başlık halinde bildirmiştir. İmanın altı [6] şartı tabiri buradan gelmektedir. Oysaki inanılması gereken şeylerin hepsi altı tane değildir. Mesela, aşağıda 1. maddede bildirilen Allahü tealaya inanma konusu, sadece, O’nun varlığını kabul etmekten ibaret değildir. Allahü telanın sıfatları olan ondört [14] ezeli ve ebedi sıfatına da bildirildiği gibi inanmak gerekir. Diğer maddelerde bildirilenlerde de inanılması gereken onlarca şey vardır. İmanın şartı 6 tanedir dendiğinde, detaylarıyla birlikte, hep bu altı[6] genel başlık altında bildirilenlere inanmak kastedilmektedir.
İnanmak, bildirilenleri aynen [olduğu gibi] kabul etmek ya’ni doğru olduğundan şüphe etmemek, beğenilmesi ve sevilmesi gerekeni beğenmek ve sevmek, beğenilmemesi ve sevilmemesi gerekeni beğenmemek ve sevmemek, iyi ve güzel olanı iyi ve güzel kabul etmek, kötü ve çirkin olanı da kötü ve çirkin kabul etmek demektir.
Burada bahsedilen (beğenilmesi ve sevilmesi gerekeni beğenmek ve sevmek, beğenilmemesi ve sevilmemesi gerekeni beğenmemek ve sevmemek, iyi ve güzel olanı iyi ve güzel kabul etmek) kısmını biraz açıklayalım:
Mesela, Allahü teala Kur’an-ı kerimde tevbe suresi 30. ayetinde, Yahudilerin Üzeyir aleyhisselam için “Üzeyir Allah’ın oğludur” dediklerini bildiriyor. Şimdi bu ayetin manası sevilip, beğenilip, iyi ve güzeldir denilebilir mi? Bunun gibi ayetler çoktur. Burada dikkat edilmesi gereken bu gibi ayetlerin manasının değil, ayetlerin kendisinin i’cazını ve belagatini beğenmek, sevmek, iyi ve güzel bilmek gerektiğidir. Haber verme şeklinde olan ayet-i kerime ve hadis-i şerifler için durum böyledir.
Kelime-i tevhid (Lâ ilahe illallah Muhammedün resulllah) demektir. Bunun kısa manası şöyledir: (Allahü tealadan başka ilah yoktur, Muhammed “sallallahü aleyhi ve selem” Allahü tealanın resulüdür). Hiçbir sebep yok iken kelime-i tevhidi [ veya manasını herhangi bir dilde ] söylemeyen îmân etmiş olmaz. Çünkü söylemiyenin şüphesi var demektir. Şüphe olan yerde de îmân olmaz. Kalbdeki îmânı dil ile söylemeye mani bulunduğu zaman, söylememek affolur. Meselâ korkutulduğunda, konuşamayacak kadar hasta iken, dilsiz olduğunda, söyleyecek vakit bulamadan ölünce veya söylediğinde başına kötü şeyler geleceği vakit, îmânını söylememek affolur. Anlamadan, taklit ederek inanmak da, îmân olur. Her birini bilmeden, hepsine inandım demek de, îmân olur. Bu durum, hem dar-ül islamda hem de dar-ül harbde aynıdır.
[Bir kâfirin müslüman olabilmesi için kelime-i şehadeti söylemesi ve kısa manasına inanması yeterlidir diyen de olmuştur. Kelime-i şehadet ise şöyledir: ( Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resulühû) Kelime-i şehadetin kısa manası şöyledir: (Ben şehadet ederim ki, [ya’ni görmüş gibi bilir ve söylerim ki] Allahü tealadan başka ilah yoktur. Ve yine şehadet ederim ki, Muhammed “sallallahü aleyhi ve selem” Allahü tealanın kulu ve resulüdür)]
Böylece inanan insan, zerre îmân sahibi olmuş olur. Zira peygamber efendimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurdu:(Lâ ilahe illallah Muhammedün Resûlullah diyerek, kalbinde zerre kadar imanı olan kişi ateşten çıkar) [ Bu hadis-i şerif Buhari, Müslim ve Tirmizi de mevcuttur].
Yeni müslüman olan, bilmese dahi, hemen, Peygamber efendimiz ne bildirdi ise hepsi doğrudur, sevilmesi, beğenilmesi gerekeni sevip beğenirim ve bunda şüphe etmiyorum diye kısaca inanmalıdır. Sonra imkân bulunca, hemen, îmân edilmesi gereken diğer şeyleri öğrenip, bunlara da inanmalıdır. İmkânı varken araştırmayıp öğrenmese tekrar kâfir olur. [Çünkü bunlara ehemmiyet vermemiş, hafife almış olur. Bu ise küfürdür]. Eğer imkânı yoksa imkân buluncaya kadar mazur sayılır. Daha sonra Ehl-i sünnetin dört mezhebinden birinin kitaplarında yazılı olan fıkıh bilgilerini, ya’ni İslam’ın beş şartını, helal ve haram olan şeyleri öğrenmesi ve bunlara inanması gerekir. Bunları öğrenmek ve uymak gerektiğine inanmayan, doğru olduğundan şüphe eden, bunları beğenmeyen, sevmeyen tekrar kâfir olur. O halde îmânın tarifi şöyle olmaktadır:
Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” söylediklerinin hepsini [akla, tecrübeye ve felsefeye uygun olup olmadığına bakmadan] kalbin kabul etmesine, ya’nî inanmasına (îmân) denir. Îmânın tarifinde bulunan her şey, kelime-i tevhidin özünde mevcuttur. Müslüman olmayan kimse, kelime-i tevhidin kısa manasına inanınca, bunlara da inanmış olduğundan müslüman oluyor.
Peygamber efendimiz kelime-i tevhidde bulunan inanılması lazım olan şeyleri bizlere, öz olarak, hadis-i şeriflerinde şöyle bildirdi:
(Âmentü billâhi ve Melâiketihi ve Kütübihi ve Rüsülihi vel-yevmil-âhıri ve bil kaderi, hayrihi ve şerrihi min Allahi teâlâ vel-ba’sü ba’del-mevti hakkun, Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlühû) [ Bu hadis-i şerif Buhari, Müslim ve Tirmizi de mevcuttur].
Türkçe manası şöyledir: (Allahü tealaya, meleklerine, kitablarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kaderin, hayır ve şerrin Allah'tan olduğuna îmân ettim. Öldükten sonra dirilmek haktır [doğrudur]. Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed aleyhisselâmın Allah'ın kulu ve resûlü olduğuna şehâdet ederim).
Peygamber efendimiz hadis-i şerifte inanılacak şeyleri altı [6] genel başlık halinde bildirmiştir. İmanın altı [6] şartı tabiri buradan gelmektedir. Oysaki inanılması gereken şeylerin hepsi altı tane değildir. Mesela, aşağıda 1. maddede bildirilen Allahü tealaya inanma konusu, sadece, O’nun varlığını kabul etmekten ibaret değildir. Allahü telanın sıfatları olan ondört [14] ezeli ve ebedi sıfatına da bildirildiği gibi inanmak gerekir. Diğer maddelerde bildirilenlerde de inanılması gereken onlarca şey vardır. İmanın şartı 6 tanedir dendiğinde, detaylarıyla birlikte, hep bu altı[6] genel başlık altında bildirilenlere inanmak kastedilmektedir.
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Perş. Ağus. 05, 2010 3:13 pm tarafından onurturanli
» KARANLIK
Perş. Ağus. 05, 2010 3:11 pm tarafından onurturanli
» UNUTMA.
Perş. Ağus. 05, 2010 3:04 pm tarafından onurturanli
» Çeviri - Sözlük Siteleri
Perş. Ağus. 05, 2010 1:17 pm tarafından Hipotenüs
» PC Duvar Kağıdı Siteleri
Perş. Ağus. 05, 2010 1:17 pm tarafından Hipotenüs
» Resim Siteleri - Resim Arşivleri
Perş. Ağus. 05, 2010 1:16 pm tarafından Hipotenüs
» Arama Motorları
Perş. Ağus. 05, 2010 1:16 pm tarafından Hipotenüs
» Müzik Dinleme Siteleri
Perş. Ağus. 05, 2010 1:15 pm tarafından Hipotenüs
» E-Mail Siteleri
Perş. Ağus. 05, 2010 1:15 pm tarafından Hipotenüs
» Video İzleme Siteleri
Perş. Ağus. 05, 2010 1:15 pm tarafından Hipotenüs
» sizce kaç varlık sayılmıştır?
Perş. Ağus. 05, 2010 1:14 pm tarafından Hipotenüs
» adem ve havva...!
Perş. Ağus. 05, 2010 1:13 pm tarafından Hipotenüs